Kadın Hastalıkları ve Doğum
Gebelik haftaları:
Gebelik, genellikle son adet tarihinden itibaren hesaplanan 40 haftalık bir süreci kapsar. Bu süre, üç trimestere bölünür ve her biri gebeliğin farklı aşamalarını temsil eder. Aşağıda, gebelik haftalarına ve bu dönemlerde meydana gelen önemli gelişmelere genel bir bakış sunulmaktadır:
İlk Trimester (1-12. Haftalar)
- 1-4. Haftalar: Fertilizasyon (döllenme) gerçekleşir. Embriyo, rahime yerleşir.
- 5-8. Haftalar: Embriyonun kalbi atmaya başlar. Kollar, bacaklar, gözler ve kulaklar şekillenmeye başlar.
- 9-12. Haftalar: Organlar daha belirgin hale gelir. Parmak izleri oluşur. İlk trimesterin sonunda, fetus yaklaşık 6 cm uzunluğundadır ve tüm temel organları oluşmuştur.
İkinci Trimester (13-26. Haftalar)
- 13-16. Haftalar: Cinsiyet ultrasonda görülebilir. Fetus hareketleri hissedilmeye başlar.
- 17-20. Haftalar: Bebeğin işitme duyusu gelişir. Bebek daha aktif hareket eder.
- 21-26. Haftalar: Gözler açılır ve kapanır. Cilt daha az saydamdır. Bu dönemin sonunda, fetus yaklaşık 35 cm uzunluğa ve 760 gram ağırlığa ulaşır.
Üçüncü Trimester (27-40. Haftalar)
- 27-30. Haftalar: Gözler ışığa tepki verir. Kemikler sertleşir, ancak kafatası esnek kalır.
- 31-34. Haftalar: Bebek daha fazla kilo alır. Uyku ve uyanıklık döngüleri belirginleşir.
- 35-38. Haftalar: Bebek doğum için aşağı doğru hareket eder. Akciğerler neredeyse tamamen olgunlaşmıştır.
- 39-40. Haftalar: Bebek doğum için hazırdır. Ortalama doğum ağırlığı yaklaşık 3.4 kg ve uzunluğu 50 cm civarındadır.
Her gebelik benzersizdir ve yukarıdaki gelişmelerin zamanlaması kişiden kişiye değişebilir. Önemli olan, düzenli sağlık kontrolleriyle hem annenin hem de bebeğin sağlığını izlemektir. Bu, olası sorunların erken tespit edilmesini ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlar. Gebelik süresince beslenme, egzersiz ve genel sağlık hakkında doktorunuzla iletişim halinde olmak önemlidir.
DOĞUM
Doğum, bebeğin annenin rahminden dış dünyaya geçişini işaret eden doğal bir süreçtir. Bu süreç genellikle gebeliğin 38. ile 42. haftaları arasında gerçekleşir ve üç ana aşamadan oluşur: açılma (dilatasyon) evresi, doğum (expulsion) evresi ve plasenta (son) evresi.
1. Açılma (Dilatasyon) Evresi
Bu evre, doğumun en uzun süren bölümüdür ve serviksin (rahim ağzının) yavaş yavaş açılmasını (dilatasyon) ve incelmesini (efasman) içerir. İlk doğumda bu evre ortalama 12-19 saat sürebilir, ancak daha sonraki doğumlarda daha kısa olabilir.
- Erken Açılma: Sık olmayan ve genellikle hafif olan kasılmalarla başlar. Bu dönemde kadınlar genellikle evde kalabilirler.
- Aktif Açılma: Kasılmalar daha düzenli, sık ve şiddetli hale gelir. Bu noktada, birçok kadın doğum yapmak üzere hastaneye ya da doğum merkezine gitmeyi tercih eder.
2. Doğum (Expulsion) Evresi
Bu evre, bebeğin doğum kanalından geçip dış dünyaya çıkmasıyla karakterizedir. Serviks tam olarak 10 cm açıldığında başlar ve genellikle birkaç dakikadan birkaç saate kadar sürebilir.
- Bebek doğum kanalından geçerken, anne genellikle doğuma yardımcı olmak için itme ihtiyacı hisseder.
- Doğumun bu evresi, bebeğin başının görünmesi (taçlanma) ile zirveye ulaşır ve ardından bebek tamamen dışarı çıkar.
3. Plasenta (Son) Evresi
Bu son evre, bebeğin doğumundan sonra plasentanın (eşin) dışarı atılmasıyla karakterizedir. Genellikle doğumdan sonraki ilk 5-30 dakika içinde gerçekleşir.
- Plasenta ve zarların tamamen çıkartılması önemlidir, çünkü kalıntılar enfeksiyona veya aşırı kanamaya neden olabilir.
- Bu evre sırasında, doktorlar veya ebe, rahim kasılmasını teşvik ederek kanamayı kontrol altında tutmak için ilaç verebilirler.
Doğum Sonrası Bakım
Doğumdan sonra, hem annenin hem de bebeğin sağlık durumunun izlenmesi önemlidir. Anne, doğum sonrası kanama, enfeksiyon belirtileri ve genel sağlık durumu açısından gözlemlenmelidir. Bebek için ise ilk nefes, beslenme, vücut ısısı ve genel sağlık durumu önemlidir.
Doğum, fiziksel ve duygusal olarak zorlayıcı bir süreç olabilir. Doğum öncesi eğitim, sağlık profesyonellerinin desteği ve uygun doğum sonrası bakım, bu sürecin daha olumlu bir deneyim olmasına yardımcı olabilir.
vajinal enfeksiyonlar;
Vajinal enfeksiyonlar, kadın sağlığını etkileyen yaygın sorunlardan biridir. Bu enfeksiyonlar çeşitli nedenlerle meydana gelebilir ve belirtileri, tedavi yöntemleri farklılık gösterebilir. Genellikle üç ana tip vajinal enfeksiyon bulunur: bakteriyel vajinozis, vulvovajinal kandidiyazis (maya enfeksiyonu) ve trikomoniyaz.
Bakteriyel Vajinozis
- Nedenleri: Vajinanın doğal florasındaki bakteri dengesinin bozulması.
- Belirtileri: Balıksı koku, gri renkli akıntı.
- Tedavisi: Antibiyotik tedavisi, genellikle metronidazol veya klindamisin.
Vulvovajinal Kandidiyazis (Maya Enfeksiyonu)
- Nedenleri: Candida türü mantarların aşırı çoğalması.
- Belirtileri: Kaşıntı, beyaz peynirimsi akıntı, kızarıklık ve yanma hissi.
- Tedavisi: Antifungal kremler, ovüller veya oral antifungal ilaçlar.
Trikomoniyaz
- Nedenleri: Trichomonas vaginalis isimli bir parazitin neden olduğu bir enfeksiyon.
- Belirtileri: Yeşilimsi-sarı köpüklü akıntı, kaşıntı ve yanma, ilişki sırasında ağrı.
- Tedavisi: Oral metronidazol veya tinidazol.
Genel Tedavi Önerileri:
- Vajinal enfeksiyonların tedavisinde en önemli adım, doğru tanının konmasıdır. Bu nedenle, belirtileri fark ettiğinizde bir sağlık profesyoneline başvurun.
- Öz bakım uygulamaları enfeksiyonun şiddetini azaltmada yardımcı olabilir. Örneğin, hijyenik ped kullanımı, parfümlü sabun veya vajinal spreylerden kaçınma.
- Tedavi sırasında, doktorunuzun önerilerine sıkı sıkıya uyun ve ilaçlarınızı düzenli alın.
- Partnerinizin de tedavi edilmesi gerekebilir, özellikle trikomoniyaz gibi cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar söz konusu olduğunda.
Tedavi sürecinde, sağlıklı bir vajinal flora dengesini korumak ve enfeksiyon riskini azaltmak için yeterli probiyotik alımı ve sağlıklı bir diyet de önemlidir. Her zaman kişisel hijyeninize dikkat edin ve risk faktörlerini minimumda tutmak için gerekli önlemleri alın. Vajinal enfeksiyonlarla ilgili herhangi bir sorunuz veya endişeniz varsa, doktorunuza danışın.
Kadın Hastalıklarında Laparoskopik ve Histeroskopik Cerrahi
Endoskopik cerrahi nedir?
Endoskopik cerrahi (kapalı cerrahi) laparoskopi ve histeroskopi olmak üzere iki farklı şekilde uygulanmaktadır.
Laparoskopik cerrahide karın cildine ortalama 0,5 cm üç adet kesi yaparak karın içinin kamera yardımı ile görüntülenmesi ve bu küçük kesilerden girilerek kadın hastalıklarını ilgilendirecek operasyonların neredeyse tamamı yapılabilmektedir.
Aşağıdaki videoda laparoskopik uterin arter ligasyon tekniğini izleyebilirsiniz:
Histeroskopik cerrahide; rahim boşluğunun kamera yardımıyla incelenmesi ve böylece tanı ve tedavinin birlikte uygulanmasıdır.
Laparoskopik cerrahinin açık cerrahiye avantajları nedir?
Laparoskopik cerrahi (kapalı yöntem cerrahi) ile yapılan operasyonlarda hastanın operasyon sonrası ağrı yakınması azalmakta, taburcu olma süresi kısalmakta, günlük aktivitesine daha çabuk dönebilmekte, kesi yerinde yara açılma ve operasyon sonrası fıtıklaşma izlenmemekte ve estetik olarak açık cerrahideki yara izi görülmemektedir. Operasyonun oluşturacağı riskler kapalı cerrahide açık cerrahiye oranla daha düşüktür.
Laparoskopik cerrahide kadın hastalıklarında hangi operasyonlar yapılabilmektedir?
Laparoskopik cerrahi yöntemi ile kadın hastalıklarını ilgilendiren operasyonların neredeyse tamamı yapılabilmektedir. Laparoskopinin temel ilkesi hastanın operasyon süresinin kısalması, daha az ağrı duyması ve daha çabuk eve ve işe dönebilmesidir.
Laparoskopi ile yapılabilen operasyonları sıralarsak; yumurtalık kist operasyonları, rahim ve rahim dışı yerleşen myom operasyonları, rahim kanalını ilgilendiren operasyonlar, rahim alınması operasyonları, idrar kaçırma operasyonları, rahim sarkması operasyonları, rahim alınmasından sonraki vagen sarkma operasyonları, idrar torbası sarkma operasyonları, rahim kanseri özellikle endometrial kanser operasyonları yaklaşık 0.5 cm lik üç küçük kesiden girilerek yapılabilmekte ve hasta aynı gün veya ertesi günü hastaneden taburcu olmakta ve aynı hafta içerisinde günlük aktivitesine dönebilmektedir.Yukarıda sayılan operasyonların açık yöntem ile yapıldığında , hastanın hastanede kalış süresi uzamakta, günlük aktivitesine dönme süresi daha uzun sürmektedir. Laparoskopik cerrahinin açık klasik cerrahiye en önemli avantajları bunlardır.
Laparoskopik cerrahinin kısırlık tedavisinde yeri nedir?
Laparoskopik cerrahiyi kısırlık tanı ve tedavisinde sıklıkla kullanmaktayız. Rahim kanallarının kapalı olup olmadığını laparoskopi esnasında boyalı madde vererek tanımlamakta ve tıkanmış olan kısım kanalın dış kısımlarında ise ve kanal fonksiyonelse rahatlıkla açılarak hastanın gebe kalması sağlanabilmektedir. Rahim içinde ve dışında yerleşen myom benzeri oluşumlar laparoskopi ile kolaylıkla çıkarılabilmektedir.Kısırlığa yolaçtığı düşünülen ve tedavi edilmediğinde yumurtalık kapasitesini azaltan çikolata kistleri de laparoskopi yöntemi ile yumurtalık dokusuna en az zarar vererek çıkarılmaktadır.
Laparoskopi ile ağrılı adet gören bayanların tedavisi yapılabilmektemidir?
Bu yöntem ile adet sancıları başka nedenler elendikten sonra cerrahi olarak giderilmektedir. Rahim bölgesindeki sinir blokajı yapılarak hastanın her ay dayanılmaz ağrılar çekmesi engellenmektedir. Ağrılı adet görmeye neden olan ve tıbbi olarak rektovaginal nodül dediğimiz ve rahim vagina ,rektum arasındaki oluşumlar çıkarılabilmekte ve hastanın adet dönemlerini daha rahat ve ağrısız geçirmesi sağlanmaktadır.
Histeroskopik cerrahi nedir?
Histeroskopik cerrahi rahim içinin kamera yardımıyla görüntülenmesi ve rahim içinde var olan anormal oluşumları hem tanınması hem de aynı zamanda tedavi edilmesidir.
Bu amaçla rahim içerisine histeroskopi denilen cihaz yerleştirilir ve hem tanı hem de tedavi sağlanır.
Kimlere histeroskopi yapılmalıdır?
Histeroskopi hem tanı hem tedavi amaçla yapıldığından ultrasonografide şüphelenilen polip, myom gibi istenmeyen yapıların çıkarılmasında ve doğuştan rahim içi perde varlığında rahim içinin normal hale getirilmesi için ve rahim içi yapışıklık varsa yapışıklıkların açılması için yapılabilmektedir.
laparoskopi ile miyom operasyonlarını yapabilmekteyiz.Böylece hastalar daha az ağrı duymakta,daha kısa sürede günlük yaşantısına dönmekte,kozmetik açıdan da 1cm göbek kesisi yapıldığından mükemmel sonuç alınmaktadır.
Kısırlık tanı ve tedavisinde histeroskopinin yeri nedir?
Rahim içinde yer işgal eden yapılar;polip,myom,septum kısırlık tedavisinden önce mutlaka çıkarılmalıdır. Çünkü yardımcı üreme yöntemleri ile elde edilen iyi kaliteli bir embriyo eğer rahim içi uygun değilse gelişimini sürdüremez.Yine rahim içerisinde yapışıklık varsa aynı nedenden dolayı tedavi öncesi mutlaka histeroskopi yöntemi ile açılmalıdır.
Tekrarlayan tüp bebek uygulamalarında iyi kalitede embriyo transferine rağmen gebelik elde edilememiş hastalarda , yeni bir tedavi öncesi histeroskopi ile rahim içine bakılması önerilmektedir.
Tanısal amaçla yapılan histeroskopide rahim iç zarının damarlanması ve yapısı incelenerek tüp bebek tedavi öncesinde değerlendirme yapılabilmektedir.
Laparoskopik cerrahi son yıllarda yaygın cerrahi kullanım alanı bulmuştur. Laparoskopik cerrahinin yaygın şekilde kullanılması ile laparoskopik cerrahi endikasyonların artmasına gereksinim duyulmuştur. Temel mantık hangi cerrahi operasyon yapılırsa yapılsın mümkün olan en az sürede, en küçük cilt kesisi ile operasyonu tamamlamak ve hastanın taburcu süresini mümkün olan en kısa süreye indirmektir. Laparoskopik cerrahi yöntemlerinin klasik yöntemlerin yerini alması zaman içerisinde gerçekleşmiştir. Çünkü laparoskopik olarak operatif işlemlerin yapılabilmesi ancak uygun teknik ve enstrümanların geliştirilebilmesi ile mümkün olabilmiştir.
İnfertilitede laparoskopik cerrahinin kullanılması, laparoskopi tekniğin gelişimi ile güncelliğini kazanmıştır. Lazer teknolojisinin laparoskopiye uygulanması ile infertilite cerrahi tedavisinde yeni bir devir açılmıştır.